|
|
HMS OCEAN
Canopus sınıfı gemiler Krupp çelik zırhıyla korunan ilk gemilerdi. Bu zırh klasik Harvey çeliğine göre %50 daha fazla koruma sağlıyordu ve normal demirden 3 kat güçlüydü. Ayrıca bu sınıf lokomotif buhar sistemi yerine daha ufak,hafif ve daha etkili olan su tankı buhar sisteminin de kullanıldığı ilk sınıfdı. 15 Şubat 1897’de Devonport Tersanlerinde yapımı başladı. HMS Ocean yapımı esnasında birçok problemle karşılaşıldığı için şansız bir gemi olarak adlandırıldı. Denize ilk indireleceği sırada da sıkıntı yaşanan gemi bir türlü hareket ettirilemedi. Prenses Louise’in gemiyi suya indirme törenini bitirmesi birkaç saat sürdü. Bu sebeple “The ship that did not want to go to sea”(denize gitmek istemeyen gemi) ünvanını kazandı. Şubat 1900’de yapımı tamamlandı ve ilk olarak Süveyş kanalında göreve başladı. 1901’de Çin istasyonuna gönderildi. 1906’da Çin filosuna katılarak göreve devam etti. 1908’de akdenize döndü. 1910’da evine dönüp Ana filoya bağlı 4.Filo da göreve başladı. Canopus Sınıfı Kardeş Gemileri:HMS Albion 21 Haziran 1898 1919’da satıldı HMS Canopus 12 Ekim 1897 1920’de satıldı HMS Glory 11 Mart 1899 1922’de satıldı HMS Goliath 25 Mart 1898 1915’de Çanakkale’de torpillendi HMS Vengeance 25 Haziran 1899 1921’de satıldı I.Dünya Savaşı çıktıktan iki hafta sonra Doğu Hindistan da konvoy koruması olarak göreve verildi. Şubat 1915’de Suveyş kanalını Türklere karşı korunmasına yardımcı oldu. Daha sonra Çanakkale Operasyonuna katılmak üzere Çanakkale’ye gönderildi. Burada çeşitli kalelerin ve boğaz korumalarının bombardımanında görev yaptı. Kaptanı G.S. Benning’di. Mart 1918’de boğaz operasyonu sırasında mayına çarpıp dümen hakimiyetini kaybeden HMS Irresistible’ı kurtarmak için onu kendine bağladı ve çekmeye başladı. Ancak kendisi de bir mayına çarptı ve aldığı isabetli top atışlarıyla çok fazla hasar gördü. Mürettebat gemiyi akşam 19:30’da terk etti. Ve HMS Ocean 3 saat içerisinde battı. Çarpışmalar devam ederken, Irresistible' da işler biraz düzeliyor gibi olmuştu. Yana yatma durumu ortadan kalkmıştı. Aslında her ne kadar kıç tarafı suya gömülmüş durumda idiyse de, bir saat kadar önce, Wear destroyeri yanındayken olduğundan daha batık değildi. Keyes, tam yolla de Robeck' e gidip, karanlık bastıktan sonra birkaç tarama gemisi ile birlikte Irresistible' i Çanakkale boğazının ortasına doğru geri çekmeyi teklif etmeye karar verdi. Böylece de gemi akıntıya kapılıp kendi kendine aşağı giderek kurtulabilecekti. Tam geri dönerken de, Ocean' a yaklaşarak, onun çekilmesi emrini tekrar edecekti. Fakat tam o sırada yeni bir felaket meydana geldi. Deniz korkunç bir patlama ile sarsıldı ve Ocean birden yana yattı. Aynı anda da bir top mermisi dümenine isabet etti ve gemi boğaz ağzına kaçacak yerde, daireler çizerek dönmeye başladı. Yaklaşık iki saatten beri hazır durumda bekleyen destroyerler koşup mürettebatı topladılar. O andan itibaren Türklerin eline ikinci bir aciz hedef daha geçmişti ve olanca güçleri ile gemiyi ateş altına almışlardı. Bu kötü haberle Keyes, boğazın hemen dışında duran HMS Queen Elizabeth' teki de Robeck' e döndü. Keyes geldiği zaman, HMS Irresistible ve Ocean' ın komutanları gemilerinden kurtarılmışlardı ve Amiralin yanındaydılar. Sert bir toplantı yapıldı. Keyes, Ocean' in kaybı ile lgili düşüncelerini ve Irresisitible' in yedeğe alınmasındaki başarısız tutumu da açıkça söyledi. Geriye dönüp Irresistible' i torpilleme izni istedi. Onun düşüncesine göre Ocean kurtarılabilirdi. De Robeck bu öneriyi kabul etti ve alelacele yenen bir yemekten sonra HMS Queen Elizabeth' in servis botlarından birine binen Keyes derhal yola çıktı. Artık karanlık basmıştı ve bu arada Wear yerine Jed adlı destroyere rastlayan Komodor Keyes, hemen bu gemiye geçerek tekrar boğazın içine hareket etti. Çanakkale boğazı üzerinde uğursuz bir hava esmekteydi. Kıyıların her ikisinde de ses yoktu. Denizin üzerini ileri geri durmadan tarayan Türk ışıldaklarından başka bir hayat belirtisi yoktu. HMS Jed, dört saat boyunca durmadan kayıp iki savaş gemisini arayıp durdu. Bu sırada Asya kıyılarına da iyice sokulmuştu. Türk ışıldaklarından da iyice yararlanıp, Irresistible ve Ocean' ın oturmuş olabileceği bütün koyları taradı. Ama en küçük bir ses işitilmiyor, en küçük bir şey bile görünmüyordu. Sadece olağanüstü bir sessizlik vardı.. Bütün gün boyu devam eden çarpışmalardan sonra savaş alanlarının kendine özgü o mutlak bitkinliği hakimdi. Keyes' e ise bu durum, canlandırıcı bir duygu veriyordu. Sonradan hatıralarında şunları yazmıştır: Yenilmiş bir düşman karşısında olduğumuza, sarsılmaz bir inancım vardı. Öğleden sonra saat 02.00' de, yenildiğimi sanıyordum, saat 04.00' te ise yenildiğimi biliyordum. Geceyarısı ise, daha da büyük bir güvenle tamamen yenilgiye uğratıldığıma emin olmuştum. Bize kalan sadece doğru dürüst bir tarama ekibi oluşturmak ve sürüklenen mayınları toplayacak araçlar sağlamak, çabalarımızın ürünlerini toplamaktı. Tabyalardaki topların, bataryaların, gizlenmiş havanların ve seyyar sahra toplarının artık bizim için bir tehlike olmaktan çıkmış oldugunu hissediyordum. Mayınlar ise ister demirli olsun isterse serseri mayın olsun, halledilebilirdi." Sabahın o erken saatlerinde Komodor Keyes, kafasındaki bu derin düşüncelerle, Amiral gemisi Queen Elizabeth' e dönmekteydi. Her iki gemi de, gece saatlerinde sessizce batıp gitmişlerdi.. GERİ |